SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği olarak 15 Şubat’ta yaptığımız Sevgililer Günü haftası etkinliğinde Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Elif Vatanoğlu Lutz’u konuk ettik. Sevgi bağı hormonu olarak bilinen “oksitosin”in umutlu dünyasına yolculuk yaptığımız etkinlikte, oksitosin farkındalığı ile daha iyi bir dünya mücadelesinin olası kesişimleri masaya yatırıldı.

Zoom’da çevrimiçi olarak düzenlenen ekinliğin açılış konuşmasını SES Eşitlik ve Dayanışma Derneğimizin Kurucu Başkanı Gülseren Onanç yaptı. Rusya-Ukrayna krizinin barışı daha yüksek sesle savunma görevini hatırlattığını söyleyen Onanç, “Elif’in çalışmaları hayal ettiğimiz dünyaya ulaşmada büyük önem arz ediyor” diyerek, oksitosin farkındalığının kadın hareketinin yol haritasında önemli bir merhale olabileceğini kaydetti.

Oksitosin hormonunun bilimsel analizine yönelişinin ardında kişisel hayat hikayesi ve kişisel ilgi alanları olduğunu anlatan Vatanoğlu, “Aklım aslında sosyal bilimlerdeydi. Felsefe, sanat, edebiyatı çok severdim. Tıp ile bunları nasıl birleştirebileceğimi düşünürken karşıma tıp ve sanatı birleştirebileceğim ‘tıp etiği’ alanı çıktı” dedi.

Vatanoğlu, ilgi alanı doğrultusunda tıp ve sanatı birleştiren dersler açtığını aktararak 2019 yılında Tıp ve Sanat Platformu’nu kurduğunu; bu platformun çalışmalarında sıklıkla oksitosine verdiği referanslarla ise bu hormona yönelik bilimsel ilgisinin arttığını söyledi. Bir süre sonra Tıp ve Sanat Platformu‘nun başına “oksitosin” hormonunun da ismini veren Vatanoğlu, o günden bu yana “Oksitosin dünyaya ne söyleyebilir?” sorusuna yanıt aradığını ifade etti.

Neden oksitosin?

Sunumuna “oksitosin” kelimesinin etimolojisi ile başlayan Vatanoğlu, hormona dair şunları anlattı: “‘Hızlı doğum’ anlamına gelen oxys ve tokos kelimelerinden türetilmiştir. Aslında beyinde nöromodülatör olarak görev yapan bir memeli hormonunda söz ediyoruz. Beyinde hipotalamusta sentez edilir ve arka hipofizden salınır. En fazla doğum esnasında ve hemen sonrasındaki rolü ile bilinir. Doğum esnasında serviks ve uterusun gerilemesi ile çok miktarlarda salınır. Rahim kaslarının kasılmasını uyarır ve doğumu kolaylaştırır. Doğumdan sonra ise meme başı uyarısı ile sütün salınımını sağlayarak emzirmeye yardımcı olur.”

Vatanoğlu, son zamanlarda yapılan çalışmaların oksitosin hormonunun davranışlar üzerine etkisini ortaya koyduğunu ifade ederek, “Rahatlama ve kan basıncını düşürmeye yardımcı olan anti-anksiyete etkileri biliniyor; ağrı eşiğini yükseltir büyümeyi ve iyileşmeyi teşvik eder. Sosyal etkileşim ve iletişimde güven duygusu sağlar. Dokunma, koku ve ses ile aktifleşerek salgılanır” dedi.

“Sevdiğiniz birinin kazağını koklamak, sesini duymak, insanlara dokunmak ve temas etmek oksitosini arttır” diyen Vatanoğlu, başkalarına iyilik yapmak gibi psikolojik faktörlerin de oksitosin seviyesini arttırdığı yönünde bilimsel çalışmalar olduğunu aktardı.

İçimizdeki güven ve cömertlik duygusunu açığa çıkarır

Oksitosinin zannedilenin aksine sadece doğumu kolaylaştırma ve anne ile yeni doğan arasındaki bağı sağlamada değil başka pek çok şekilde de aktive olduğunu belirten Vatanoğlu, “Sosyal ilişkilerde ve partnerlerle olan bağı da sağlayan oksitosindir. Kişinin içindeki güven ve cömertlik duygusunu açığa çıkarır. Oysa Yakın zamana kadar bu hormonun sadece annelik içgüdüsü, bağlılık ve aşk ile bağlantılı olduğu düşünülüyordu” dedi.

‘Evrimimizden en umulmadık davranışımıza kadar bizimle’

Vatanoğlu, oksitosinin birlikte çalıştığı diğer hormonlara dair şunları kaydetti: “Oksitosinin birlikte çalıştığı hormonlardan biri de dopamin hormonudur. Bu iki hormon esneme ve uyuma sırasında sinerjist bir aktivite gösterir. Oksitosin vücuttaki kortizol seviyelerini düşürerek rahatlamamıza ve uyumamıza yardımcı olurken dopamin esneme sırasında devreye girer.”

Oksitosinin hayatımızda tahmin edemeyeceğimiz kadar çok alanda yer aldığını söyleyen Vatanoğlu, “Evrimimizden en umulmadık davranışımıza kadar bizimle. Bu hormonu çevremizdekilere sarılarak ve iyilik yaparak arttırmak mümkün.

Oksitosin farkındalığı başka hangi alanları destekleyebilir?

Oksitosin farkındalığının ilk bakışta doğrudan ilişkili görünmeyen üç temel alanı destekleyebileceğini belirten Vatanoğlu bu alanları şöyle sıraladı: Hızlı gelişen teknoloji ve yetişemeyen değerlerimiz, akademide artan mobbing vakaları ve ırkçılıkla mücadele.

“Teknoloji çok hızlı gelişiyor ama bu bizi aynı derecede mutluluğa götürmüyor. İnsanların mutluluğu ile teknolojinin artış seyri arasında doğrudan bir ilişki yok. İnsanlık değerleri teknolojiye yetişemiyor yani. Yine keza benim akademide gözlemlediğim ama hemen her yerde olan mobbing vakaları da oksitosin farkındalığı ile önlenebilir. ‘Bu ırkçılık’ dendiğinde çözüm alınamıyor çoğu kez, oysa bunun oksitosin hormonu ile arasındaki ilişkiden bahsedildiğinde çözüme yaklaşılabilir.”