SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği, gazeteci Barçın Yinanç’ın moderatörlüğünde Prof. Dr. Gencer Özcan ile, “İsrail ve Filistin Arasında Bitmeyen Çatışma: Neden ve Ne Olmayacak?” başlıklı bir söyleşi düzenledi.

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği, gazeteci Barçın Yinanç’ın moderatörlüğünde Prof. Dr. Gencer Özcan ile, “İsrail ve Filistin Arasında Bitmeyen Çatışma: Neden ve Ne Olmayacak?” başlık bir söyleşi düzenledi.

Dr. Tuğçe Erçetin’in açılış konuşması ile başlayan etkinlikte, Prof. Dr. Gencer Özcan konuşmasına Filistin-İsrail sorununda uluslararası bağlamı açıklayarak başladı:

“Süper güç olan ABD, Orta Doğu’dan çekilmeye başladı”

“İlk defa bir Amerikan Başkanı, Obama, İkinci Dünya Savaşı’nda sonra Asya’ya yöneleceğini söyledi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bütün Amerikan başkanları Orta Doğu ile ilgilenmiştir. Bu değişiklik, bugünkü durumu anlamak için önemli bir nokta. Fakat Orta Doğu’dan çekilme uzun bir sürece yayılacak. Amerika’nın çekilmesi bölgesel aktörler tarafından da fark edildi. Bu çekilme sonucunda bir boşluk oluşuyor ve bu boşluk birileri tarafından doldurulacak. Boşluğun nasıl doldurulacağı çok önemli bir sorun. Boşluğun doldurulması süreci beraberinde özerklik arayışını getiriyor.

Geri çekilme sürecinin önemli işaretlerinden birisi Abraham Anlaşmalarıdır. Amerika Birleşik Devletleri bölgeden ayrılırken arkada istikrar mekanizması kurmak istiyor. Bu açıdan, Körfez ülkelerine, İsrail’in de içinde bulunduğu bir konfigürasyon dayatıyor. Abraham Anlaşmaları ile Arap ülkelerinin İsrail’i normal bir devlet olarak gördüğü bir sistem yaratılmak isteniyor.”

Suudi Arabistan’ın Abraham Anlaşmalarındaki kilit rolüne değinerek devam eden Özcan, 90’lı yılların sonundan itibaren Filistin sorununun uluslararası gündemden düşmesine rağmen Türkiye gündemindeki önemini vurguladı:

“Filistin sorunu, uluslararası arenada İngilizlerin dediği gibi herkesin canını yakan ayakkabıdaki çakıl taşına dönüştü. Fakat Türkiye’nin gündeminde çok önemli rol oynamaya devam ediyor. Özellikle 2009 Ocak ayında olan Davos hadisesi, 2010’da olan Mavi Marmara hadisesi… AKP iktidarının kendi pozisyonunu güçlendirmesi, içeriğe dönük oy kapasitesi sağlaması ve ideolojik konumlanması açısından çok uyumlu. AKP iktidarı kendisini Müslüman Kardeşlerin koruyucusu olarak aktarıyor. Bu nedenle, Filistin sorunu, diğer Arap ülkelerine göre Türkiye’nin gündeminde daha çok yer tutarken diğer ülkeler oradaki insani trajediye arkasını dönmüş durumda.”

Arap İsyanları ile bölgedeki güç değişiminin öneminin altını çizen Özcan, İran’ın revizyonist bir devlet konumundan statüko yanlısı bir devlet konumuna geçişi, Körfez ülkelerinin statüko yanlısı konumları ve bunların İsrail’e etkilerini şu şekilde aktardı:

“İran Şii bir devlet olarak davranıyor olmasına rağmen Sünni bir hareket olan Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu Hamas’ın hamisi oldu. İran 1979 sonrası bütün bölgesel sorunlarda direniş cephesinin lideri olarak kendisi gösterdi. Arap İsyanları ile İran, Suriye meselesinde statüko yanlısı bir devlet oldu. Bazı ülkelerde düzen değişsin isterken Suriye ve Lübnan gibi etkili olduğu ülkelerde düzenin değişmesini istemediği bir pozisyona geçti.

İsrail, Arap İsyanlarından çeşitli şekilde yararlandı. Suriye’nin kendi can derdine düşmesi ile birlikte istediği yeri bombalayan bir ülke oldu. Arap İsyanlarından çıkarken İsrail, Orta Doğu’daki merkezi konumunu güçlendirdi.

“Gazze’deki acımasızlığın bir nedeni de İsrail Ordusu’nun sarsılan itibarının tamiratı.”

Tüm bu süreçte Netanyahu’nun da beka sorunu yaşadığının altını çizilmesi önemli. Güncel çatışma Netanyahu’nun sonunu mu hazırlayacak yoksa bundan fayda sağlayacak mı hep birlikte göreceğiz. Hamas’ın saldırısının ön görülememiş olmasının sorumlusunun Netanyahu olduğunu hatırlamak gerekir. Gazze’deki acımasızlığın bir nedeni de İsrail Ordusu’nun sarsılan itibarının tamiratı.”

Filistin sorununun Amerikan iç siyasetine etkisi ile devam eden sunumda oyun bozma stratejisi ile İran’ın Hamas’ı desteklenmesindeki amaçlara, Rusya’nın kendini nasıl konumlandırdığına dair analizler yapan Özcan, çatışma bölgesinin geleceğine ve ne olmayacağına dair görüşlerini açıkladı:

“Filistin’in zayıf pozisyonda olması çok önemli. Asimetrik bir ilişki var. Maalesef güçlü olanın hüküm sürdüğü bir dünya düzeninde devam edecek diye düşünüyorum, bu konuda karamsarım. Bir facia yaşanıyor ve duyarlı çevreler ile Filistin diasporası dışında çok bir şey yok. Batı Şeria’nın yıkılması lazım fakat bu da gerçekleşmiyor. Bu nedenle İsrail’in normalizasyon sürecinin devam edeceğini düşünüyorum.”