Gülseren Onanç 

Bu Almanlar hiçbir şeyi bedavaya yapmaz” dedi gülerek Lufthansa Hava Yolları’nın Frankfurt İstanbul uçağında yanımda oturan adam. Hostesler para ile sattıkları içecek ve yiyecekleri gezdirirken ekledi: “İyi ki uçağa binmeden Burger King’de bir güzel karnımı doyurdum.”

Ben de uçağa binmeden çok sevdiğim Alman simidi pretzeli bayat ve soğuk olmasına rağmen bir güzel mideye indirmiştim. “Evet,” dedim. “Türk Hava Yolları ile gelseydik yemek ve içki bedava olurdu.

Memleketin bir karış dışına çıksam hemen yükselen milliyetçilik duygularım da etkiliydi bunu söylerken ama Türk Hava Yolları’nı objektif olarak beğeniyorum. Ben bir cin tonik ısmarlayıp kulaklıklarıma geri dönmek üzereydim ki, adam konuşmaya devam etti.

Neredensiniz?”

İstanbulluyum.”

“Uçakta çok Meksikalı var, İstanbul üzerinden Meksika’ya gideceklermiş. İstanbul Havaalanı çok kozmopolit ve renkli bir havaalanı, Avrupa’daki havaalanlarına benzemiyor, orada çok çeşitli insanları görebiliyorsunuz.”

Adam konuşmaya niyetliydi. Bu sefer ben nereden olduğunu sordum.

“Rus’um” dedi. Jetonum o anda düştü; beyaz teni, İngilizce aksanı, ve kullandığı ironik dili ile tipik bir Rus vardı yanımda. İstanbul’a inene kadar devam eden benim bir gazeteci gibi soruları yönelttiğim, onun bir Rus gibi cevap verdiği diyaloğumuz başladı.

İkimiz de o sabah Hamas’ın İsrail’e yaptığı terör saldırısından haberdar değildik.

Almanya hayranı Bir Rus’un yıllar içinde değişimi 

En merak ettiğim soru ile başladım:

“Ukrayna savaşı ile ilgili ne düşünüyorsun?

Kısa sürede bitmez, iki tarafın da çok kaybı var.

Çok üzücü, Ruslar nasıl bakıyor bu duruma? Siz Ukraynalılar ile kardeşsiniz, bu savaş çok anlamsız. Çoğu Amerikalı silah tüccarlarından başka kimseye faydası yok, herkes zarar ediyor.”

Rusya’ya yaptırımlar uygulayarak bizi diz çöktürmeye çalıştılar ama başarılı olamadılar. Eskiden Rusya petrol ve doğalgaza karşılık Almanya’dan otomobil ve teknolojik ekipmanlar alırdık. Kendi ekonomimize bir faydası olmazdı. Şimdi petrolümüzü Hindistan üzerinden satıyoruz ve paramız bize kalıyor. Devlet okullar ve yollar yapıyor. Rus şirketler yabancı rekabeti olmadığı için büyümeye başladılar. Ben bir Rus şirketinde çalışıyorum, bizim şirketimiz hem Rusya içinde hem de Çin ve Hindistan’da hızla büyüyor.

Profesyonel yaşantımın ilk üç yılını Moskova’da geçirmiş, Rusya ve Eski Sovyet Cumhuriyetleri ile iş yapmış biri olarak ülkenin uluslararası ticarete açıldığı “Perestroyka” yıllarına gönderme yaptığım ve Ruslardan çok etkilendiğimi anlatmaya başladığım anda duygularını saklamayı çok iyi beceren Ruslardan biraz farklı olarak “Gorbaçov Rusya’da en çok nefret edilen adam” dedi ve anlatmaya devam etti.

Rusya’da Perestroyka (yeniden yapılanma) yıllarında 15 yaşlarındaydım, ben de o zaman içinde bulunduğumuz ortamın geriliminin biteceğinden, dünyaya entegre olacağımızdan dolayı mutluydum. Okulumda İngilizcenin yanında Almanca öğrendim ve Alman şirketi Siemens’de çalıştım. Siemens beni Almanya ve Amerika’da görevlere yolladı. O ülkelerde yaşadım.”

Uzmanlığın ne?” diye sordum.

Yazılımcı ve programcıyım” dedi ve devam etti:

Almanya’da küçük bir ev bile aldım. Kızımın bir gün Almanya’da yaşamak isteyebileceğini düşündüm.”

Şimdi nerde yaşıyorsun?”

Karadeniz üzerindeki bir liman şehri olan Novorossisk’te, ağaç ürünleri üreten şirketimizin merkezi orada.”

Orada yaşamaktan mutlu musun? Savaş sonrası Rusya’dan kaçan çok kişi oldu, sen ne düşünüyorsun?”

Biz mutluyuz. Benim işim iyi, kızım okulda mutlu, şimdi İngilizce ve Çince öğreniyor. Çincesi İngilizceden daha iyi. Okulda haftada bir olan Çince derslerini Çinli öğretmenlerden alıyor. Ben de ondan Çince öğrenebilirim.”

Almanya’da yaşama hayalinden buraya nasıl geldin?”

Batı’nın Rusları hiçbir zaman eşit görmediğini anladım. Perestroyka, Amerikalıların gözünde bizim yenilgimiz olarak algılanmış. Bunu Amerika’da yaşarken hissettim. Sonra yavaş yavaş bizim sınırlarımıza doğru geldiler. Ukrayna’ya füze koymalarını kabul edemezdik. Biz Meksika’ya koysak onlar kabul eder miydi?” dedi ve bana sordu “Karabağ’da ne olduğunu takip ettin mi?

Evet, tabii ettim. Rusya bu sefer Ermenistan’ı yalnız bıraktı.”

Çünkü Ermenistan Batı ile iş tuttu da ondan” dedi yüzünde Putin’in kinine benzer bir güven ve küçük gülümseme ile.

Putin nasıl bir politikacı, muhalif politikacı Navalni’yi içerde tutuyor?” dedim.

“Navalni Almanya’nın, Batı’nın piyonu” dedi ve ekledi: “Putin’i yumuşak bulanlar var, daha keskin ve Batı’ya daha zarar veren aksiyonlar alması gerektiğini düşünen geniş bir çoğunluk var.”

Mavi gözleri, alnı açılmış yüzü ile gittikçe Putin’e daha çok benzettiğim adama inmeden önce adını sordum.

Gülerek, “Rusya’da az rastlanır bir isim”, dedi: Vladimir.”

Bu konuşma bende bir kitap uzunluğunda etki bıraktı. 7 Ekim sabahı Hamas’ın başlattığı İsrail-Hamas savaşının can yakıcı ortamında Batı’nın üstüne düşen sorumluluğu nasıl ıskaladığını gözlemlediğim bir süreçte Vladimir’in anlattıklarını kalıcı barışı inşa etmek için anlamamız gerektiğini düşündüm.

Harari: “Hamas nefret tohumları ekiyor”

Hamas, yıllardır hazırlandığı belli olan saldırısını İsrail’de bir festivale saldırı ile başlattı.

İsrailli tarihçi ve düşünür Yual Harari’nin 99 yaşındaki amcasının da yaşadığı bu bölgede Hamas’ın öldürdüğü veya esir olarak kaçırdığı İsrail vatandaşlarının görüntüleri İsraillilerde ‘Holokost’ korkusunu ve endişesini ortaya çıkardığını söylüyor. Hamas bugüne kadar 1300’den fazla İsrailliyi öldürdü, çoğu kadın, çocuk ve yaşlı olan yüzlerce İsrail vatandaşını esir aldı. Harari, Hamas’ın radikal İslam terörü şeklinde uyguladığı ve sosyal medya görüntüleri ile yaydığı insan kıyımı görüntüleri ile uzun yıllar sürecek nefret tohumlarını ektiğini söylüyor. Washington Post’a yazdığı yazıda Harari, “İsrail’i Filistinlilerle barış yapma girişimini terk ettiği ve milyonlarca Filistinliyi on yıllardır işgal altında tuttuğu için eleştirecek çok şey var. Ancak bu, Hamas’ın işlediği vahşetleri haklı çıkarmaz. Barış isteyen herkes, Hamas’ı kınamalı ve yaptırımlar uygulamalı, tüm rehinelerin derhal serbest bırakılmasını ve Hamas’ın tamamen silahsızlandırılmasını talep etmelidir” diyor.

İsrailliler içerde demokrasi dışarda barış için dürüst bir çaba sarf etmeli 

Harari, popülist Netanyahu’nun İsrail devletini nasıl zayıflattığına da dikkat çekiyor ve “İsrail’in geçmiş davranışları hakkında eleştirilecek çok şey var. Geçmiş değiştirilemez, ama umarım Hamas’a karşı zafer elde edildikten sonra İsrailliler sadece mevcut hükümeti hesap vermeye zorlamakla kalmaz, aynı zamanda popülist komploları ve mesihçi hayalleri terk eder ve İsrail’in kuruluş ideallerini – içerde demokrasiyi ve dışarda barışı gerçekleştirme konusunda dürüst bir çaba sarf eder” diye ekliyor.

Gazze abluka altında 

Öte tarafta İsrail’in sağcı popülist hükümeti ve askeri güçleri Hamas’ın sivillere yönelik saldırısına savaş kurallarını bile tanımayacağını söyleyerek cevap verdi. Gazze’yi Hamas’tan tamamen temizleyeceğini söyleyen, Gazze’ye elektrik, su ve gıdayı kesen İsrail yönetimi 1,1 milyon Filistinliye bölgeyi boşaltmasını deklare etti. Birleşmiş Milletler bunun bir felaket olacağını söylüyor.

Filistin Sağlık Bakanlığı bugüne kadar 1537 kişinin öldüğünü, bunların 500’ünün çocuk, 276’sının kadın olduğunu bildirdi. 338 bin kişi evini terk etmek zorunda kaldı. Beş bin üzerinde yaralı var.

Her iki taraftan da sivil ölümlerin hızla arttığı bu çirkin savaşta, Amerika başkanı Biden İsrail’in yanında yer alacaklarını söyledi. 7 Ekim saldırısını Amerika’da Al Kaide tarafından yapılan 11 Eylül saldırısına benzeten İsrailliler, Amerikalıların onlarla empati yapabileceğini söylüyor.

Atlantic dergisinde yazdığı makalede gazeteci, yazar George Paker İsraillilere şunları yapmalarını öğütlüyor: Eğer Amerikalıların şimdi İsraillilere söyleyecek faydalı bir şeyi varsa, o da şu olurdu: Sakin olun, soğukkanlı düşünün – sivil kayıplardan kaçınmak sizin çıkarınızadır. Plan yapmadan Gazze’ye saldırmayın. Aşırı askeri gücün son derece karmaşık bir tarihsel ve siyasi sorunu çözebileceğini düşünmeyin.”

Hem İsrailli kurbanlar hem de Gazze için ağlamalıyız 

Öte tarafta İsrail içinden de Netanyahu hükümetine ve yıllardır devam eden kibirli politikalara tepki verenler var. Liberal eğilimli Haaretz gazetesinde İsrail’in işgal politikalarını eleştiren ve Filistinlilere yönelik insan hakları ihlallerini köşesine taşıyan İsrailli gazeteci ve yazar Gideon Levy, Hamas’ın saldırısı ve sonrasında İsrail’in, Gazze’ye yönelik başlattığı operasyonlara ilişkin yazdığı yazıda, “Şimdi hem İsrailli kurbanlar için hem de Gazze için acı acı ağlamalıyız. Tek bir gün bile özgürlüğü tatmamış olan Gazze için; nüfusunun çoğu İsrail’in sürdüğü mültecilerden oluşan Gazze için ağlamalıyız” diyor.

Popülist, otoriter politikacıların kutuplaştırıcı, dışlayıcı politikaları Ukrayna-Rusya savaşı devam ederken Orta Doğu’da başlayan savaş dünyayı sürekli sıcak savaşın içine soktu. Bu savaş sarmalından çıkmak üzere bu savaşa ahlaki açıdan sorgulayarak bakan Zack Beauchamp Vox’a yazdığı makalede, “Sadece evrensel insan haklarına, her yaşamın değerli olduğu ve tüm insanların değerli olduğu düşüncesine bağlı kalarak, İsraillileri ve Filistinlileri cehenneme sürükleyen şiddet döngüsünü kırmanın bir yolunu bulabiliriz” diyor.

Dünya karmaşık kutuplaşma sarmalı içindeyken, bugün barışı talep etmek her zamankinden daha çok gerekli.

2023-11-06T07:59:38+00:00
Go to Top