Ekin Çalışır

Öz Geçmiş:

İstanbul ve Kıbrıs merkezli bir film ve belgesel yapımcısı. The Guardian, Al Jazeera, TRT ve ARTE için Türkiye ve Kıbrıs’tan kısa belgeseller yönetti ve ortak yapımcılığını yaptı. National Geographic TV ve Conde Nast gibi büyük kuruluşların yerel çekimlerini üstlenen çalışır, Ayşe Toprak imzalı Mr Gay Syria’nın (2017) yapımcı olarak Sundance Belgesel Fonu ve Tribeca Film Enstitüsü’nden mezun oldu. 2018 yılında bağımsız yaratıcı yapımcı olarak kadın ve LGBTİ film yönetmenlerinin filmleri geliştirmek ve üretmek için Purple Pigeon Productions’ı kurdu. Şu anda yönetmen Sefa Öztürk, Rüzgar Buşki ve Ayşe Toprak’ın uzun metraj projelerinde yapımcılık yapıyor.

Filmin Konusu: 

Diyarbakır Barosu’nun genç kadın avukatları

Bu video belgeselde Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden genç kadın avukatların hikayesi ve kadının adalete erişimi için verdikleri mücadele anlatılacak. Hem bölgede hem de Türkiye’de örnek alınması gereken başarılara imza atan Merkez, kadına şiddetin yargılandığı duruşmalara katılarak adalet mekanizmalarına kadın perspektifi kazandırıyor, toplumsal cinsiyet temeli ve politik çerçevesi göz önünde tutularak yargılama yapılması için çalışıyor. Merkezin bu konudaki öncü rolü genç kadın avukatlara ilham kaynağı oluyor, mücadele alanı açıyor ve onları güçlendiriyor. Kendilerinde erkek adaleti değiştirme gücünü görüyorlar ve özel savaş politikaları yüzünden adalete erişimi kısıtlanmış kadınların sorunlarına sistematik çözümler üretiyorlar.
Kürt sorunu, kadının yaşam hakkını tehdit eden bir şiddet sarmalı doğuruyor. Türkçe resmi dili bilmeyen kadınlar kendilerine uygulanan şiddet için yargı mercilerine ve hukuki bilgiye ulaşmada zorluk çekiyor.

“Şiddet uygulayan ya da şiddete göz yuman erkek devlet görevlilerini cezalandırmak örgütlü çaba gerektiriyor ve bölgedeki kadın örgütleri Türkiye’nin diğer illerine kıyasla devlet mekanizmaları tarafından çok daha fazla hedef alınıyor. Kürt siyasi hareketini kriminalize ederek muhafazakar gruplara siyasi destek veren otoriteler, kadınları ev hayatına ve geleneksel zayıf rollere hapsediyor. Bölgede kadın hareketinin en güçlendiği yıllar OHAL sonrası dönemdi ancak kayyumlarla ve kovuşturmalarla kadın örgütleri zayıflatıldı, kapasitelerinin çok altında faaliyet gösterebiliyorlar. Bunca zorluklara rağmen Diyarbakır barosu Kadın Hakları Merkezi çevre illerde dahi hukukçulara ve kadın örgütlerine eğitimler vererek bu sarmalı kırmaya çalışıyor. Ülke çapında kadın hareketini güçlendiren ve diğer barolara bile örnek olacak Nafaka raporu benzeri çalışmaları kadın dayanışmasının barışa ulaşmadaki önemini gösteriyor.”